6572 SAYILI KANUNUN GETİRDİĞİ DÜZENLEMELER

Av. Nihan ERDOĞAN

‘‘İsim meselesi. Bir zamanlar ben de, bana öğretildiği gibi ‘ önemsiz ’ derdim. Kelimelerin değerini şimdi ve her gün biraz daha fazla anlıyorum ’’
         Frencesco Carnelutti

I – GİRİŞ
6572 s.lı ‘ Hakimler ve Savcılar Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’, 12.12.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Bu kanun da, son yıllardaki benzerleri gibi, ‘birbiri ile konu yönünden ilgisi olmayan ve çok fazla sayıda başka kanunda ek ve değişiklikler yapan’ bir kanun, bir başka ifadeyle ‘torba kanun’dur.
51 maddeden oluşan bu düzenleme ile, Noterlik Kanunu, Danıştay Kanunu, Yargıtay Kanunu, Hakimler ve Savcılar Kanunu, Adalet Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK’nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu, Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, 375 s.lı KHK olmak üzere, on kanun ve bir kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıldı.
Çalışmada ; Yargıtay Kanunu, Danıştay Kanunu ve Noterlik Kanunu dışındaki yasalardaki ve kanun hükmünde kararnamedeki değişiklikler okuyucuya belli bir sistematikte sunularak; yapılan değişiklikler, genel gerekçeleri ve muhalefet şerhi ile aktarılacaktır.

II – GEREKÇE
6572 s.lı Kanun yasalaşmadan önce, yasanın düzenlediği konularla ilgili beş kanun teklifi meclise sunulmuştur. Bu kanun tekliflerinde, bu çalışmanın konusunu oluşturan düzenlemeler için öngörülen genel gerekçeler ;
– Yargının sorunlarının çözümü amacıyla hakim ve savcıların özlük haklarında birtakım iyileştirmelerin yapılması,
– Hakim ve savcılar hakkında bazı disiplin cezaları bakımından af getirilerek çalışma barışına katkı sağlanması ve mesleki motivasyonlarının artırılması,
– Türkiye Adalet Akademisi tarafından yürütülen eğitim faaliyetlerinin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi,
– Adalet Bakanlığının yurt dışı teşkilatının kurulabilmesi için 189 s.lı KHK’de öngörülen yetkinin  alınabilmesi
şeklinde özetlenebilir.
III– 2802 SAYILI HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU’NA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER
1) 2802 s.lı Kanunun 8. maddesi, hakim ve savcı adaylığının koşullarını düzenlemektedir. Bu hükümde, 643 s.lı KHK ile yapılan değişiklikle, adaylığa atanabilmek için, giriş sınavının yapıldığı tarih itibarıyla otuz beş yaşını doldurmamış olmak şartı getirilmiştir. Ancak, bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nde açılan iptal davasına konu olmuş ve ‘‘ kamu hizmetine girme hakkına ilişkin bir düzenleme niteliğinde olduğundan, Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı’’ bulunarak iptal edilmiştir.
6572 s.lı Kanunun 28. maddesiyle, 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen (b) bendi yeniden düzenlenmiş; (k) bendinde yer alan “beş” ibaresi “üç” ve “tarih” ibaresi “yılın ocak ayının birinci günü” şeklinde değiştirilmiştir.
2) 2802 s.lı Kanunun ‘ Yargı Ödeneği ve Ek Ödeme ’ kenar başlıklı 106 ncı maddesinde yapılan değişiklikler şu şekilde sıralanabilir :
i) 2802 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına “Adalet Müfettişlerine,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Müfettişlerine ve Bakanlık İç Denetçilerine” ibaresi eklenerek fıkra, aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
 ‘‘Adalet Müfettişlerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Müfettişlerine ve Bakanlık İç Denetçilerine 103 üncü maddeye göre ödenmekte olan brüt aylık tutarlarının % 5’i oranında ek ödemede bulunulur ’’.
ii) 2802 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin beşinci fıkrasına  “ödeme yapılanlara; ” ibaresinden sonra gelmek üzere “yabancı dil tazminatı hariç,” ibaresi eklenerek fıkra, aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
‘‘Bu maddeye ve 103 üncü maddeye göre ödeme yapılanlara; yabancı dil tazminatı hariç, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında yapılan ödemeler ile temsil, makam ve yüksek hâkimlik tazminatları ödenmez ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesi uyarınca ödeme yapılmaz. (Ek cümle: 24/7/2008-5793/5md.) Ancak, hakim ve savcı adaylarına 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinde öngörülen taban aylığının ödenmesine devam olunur ’’
iii) 2802 sayılı Kanunun 106 ncı maddesine, beşinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir :
“Yargıtay Birinci Başkanı, Danıştay Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Danıştay Başsavcısı, Yargıtay Birinci başkanvekilleri, Danıştay başkanvekilleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili, Yargıtay ve Danıştay daire başkanları, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf hâkim ve savcılar, birinci sınıfa  ayrılmış  hâkim  ve  savcılar ve diğer hâkim ve savcılara (15.000) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ek tazminat ödenir. Bu Kanuna tabi olan hâkim ve savcılardan Anayasa Mahkemesinde görev yapanlara ödenen aylık ek ödenek ve Uyuşmazlık Mahkemesinde görev yapanlara ödenen ödenek ile bu fıkrada belirlenen ek tazminattan yalnızca biri ve yüksek olanı ödenir.”
iv) 2802 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “vergiye” ibaresi “vergi ve kesintiye” şeklinde değiştirilmiştir.
‘‘ Bu maddeye göre yapılacak ödemeler hakkında aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz ’’.
3) 2802 sayılı Kanuna 112 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 112/A maddesi eklenmiştir.
“Silah edinme:
MADDE 112/A- Hâkim ve savcılar, Emniyet Genel Müdürlüğünce 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesi uyarınca temin edilen yerli veya ithal tabancaları, anılan maddedeki şartlar uyarınca bedeli mukabilinde zatî silah olarak satın alabilirler.”
Madde gerekçeleri incelendiğinde, ‘‘ … icra ettikleri görevin niteliği itibariyle pek çok tehdit ve tehlikeye açık olan hâkim ve savcıların, görevleri nedeniyle silahlı saldırıya maruz kalarak yaralandıkları hatta hayatlarını kaybetmeleri dolayısıyla, bu tür saldırıları caydırabilmek ve onların kişisel güvenliklerini temin etmek amacıyla bedelleri kendilerince ödenen silahları edinebilmelerinin önemli olduğu, daha önce Adalet Bakanlığınca yapılan girişimler sonucu o dönem görev yapan bazı hâkim ve savcıların yerli ve ithal silah satın alabilmelerinin sağlandığı, ancak mesleğe daha sonra başlayanların bu imkândan yararlanamadıkları, maddeyle, hâkim ve savcıların daha uygun şartlarla şahsi silah edinebilmelerine imkân sağlandığı’’ ifade edilmiştir.
4) 2802 sayılı Kanuna 112 /A maddesinden sonra gelmek üzere ‘Mesleki Kimlik Kartı’ kenar başlığı ile, aşağıdaki 112/B maddesi eklenmek suretiyle hakim, savcı ve yüksek yargı organı mensuplarına verilen mesleki kimlik kartının, resmi kimlik statüsüne sahip olması sağlanmıştır. Madde şu şekilde yasalaşmıştır :
MADDE 112/B- Hâkim ve savcılar ile yüksek yargı organı mensuplarına verilen mesleki kimlik kartı, tüm resmi ve özel kurum ve kuruluşların iş ve işlemlerinde resmi kimlik hükmündedir.
5) 2802 sayılı Kanuna geçici 19. madde eklenerek adli yargı hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile idari yargı hâkim ve savcıları hakkında 14/2/2005 tarihinden 1/9/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan uyarma ve aylıktan kesme cezaları için disiplin affı getirilmiştir.
2010 Anayasa değişikliğiyle meslekten ihraç cezaları için yargı yolu açıldığından bu ceza, madde kapsamına alınmamıştır.
–  Derece yükselmesini durdurma cezası alanlar
–  Kademe ilerlemesini durdurma cezası alanlar
– Rüşvet aldığı veya irtikapta bulunduğu kanısını uyandırmak veya doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemek ve görev sırasında olmasa dahi çıkar sağlamak amacı ile verilen hediyeyi kabul veya iş sahiplerinden borç istemek veya almak fiilleri dolayısıyla verilenler hariç yer değiştirme cezası alanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün içinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kuruluna başvurabileceklerdir.
GEÇİCİ MADDE 19 – Adli yargı hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile idari yargı hâkim ve savcıları hakkında 14/2/2005 tarihinden 1/9/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan uyarma ve aylıktan kesme cezaları bütün sonuçları ile affedilmiştir.
Af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı ilgililer hakkında disiplin inceleme, soruşturma ve kovuşturması yapılmaz; devam etmekte olan disiplin inceleme, soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.
14/2/2005 tarihinden 1/9/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı Kanunun 65 inci maddesi, 66 ncı maddesi, 67 nci maddesi ve (e) ve (f) bentleri hariç 68 inci maddesi uyarınca verilip kesinleşmiş bulunan disiplin cezaları ile Kanunun 69 uncu maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi ve üçüncü fıkrası uyarınca verilmiş cezalar, hakkında ceza tertip olunanın, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün içinde başvurusu üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca incelenir.
Yapılan inceleme sonunda Genel Kurul, başvurunun reddine karar verebileceği gibi önceki kararın kaldırılmasına veya eyleme uyan alt bir disiplin cezasına karar verebilir. Genel Kurul tarafından verilen bu kararlara karşı Başkan veya hakkında ceza tertip olunan, tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde, Genel Kuruldan yeniden inceleme talebinde bulunabilir. Yeniden inceleme talebi üzerine verilen kararlar kesindir.
Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır.
Disiplin cezalarının affı, ilgililere geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.
IV– 2992 SAYILI ADALET BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUNA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER
6572 s.lı Kanunun 34., 35.,36. maddeleriyle, 2992 s.lı Kanunda değişiklikler yapılarak Adalet Bakanlığının yurtdışı teşkilatı kurulmuş; 2992 s.lı Kanunun üçüncü kısmının başlığı‘‘Taşra Teşkilatı ve Bağlı Kuruluşlar” iken, “Taşra ve Yurt Dışı Teşkilatı ile Bağlı Kuruluşlar” şeklinde değiştirilmiş, halen yurt dışı temsilciliklerde görevli olan kişilerin, yurt dışı teşkilatı için adalet müşaviri olarak atanmaları sağlanmış, eklenen geçici madde ile yurt dışı teşkilatının nasıl kurulacağı, kimler arasında atama yapılacağı, yurt dışı görev süresi düzenlenmiştir.
V– 4954 SAYILI TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ KANUNU’NA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER
1) 4954 sayılı Kanuna Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 22.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Bu bende göre görevlendirilenler, ders verdikleri günlerde izinli sayılırlar.”
Uygulamada, bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve Türkiye Adalet Akademisinde yürütülen adaylık ve hizmet içi eğitimlerde ders vermekle görevlendirilen kişilerin, görev yaptığı kamu kurum ve kuruluşundaki pozisyonu itibariyle derslere iştirak edemediği görülmüştür. Maddeyle, Türkiye Adalet Akademisinde yapılan eğitimin önemi dikkate alınarak ders vermekle görevlendirilenlerin asli görevleri gerekçe gösterilerek eğitim faaliyetlerinin aksatılmaması ve ders verenlerin derse hazırlık ve motivasyonlarının sağlanması amacıyla ders vermekle görevlendirilenlerin ders verdikleri günlerde izinli sayılmaları kabul edilmiştir.
2) 4954 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 13- Hâkim ve savcı adaylarına verilen meslek öncesi eğitim sonunda yapılan yazılı sınavlarda başarı gösteremediği için genel idare hizmetleri sınıfında bir kadroya atanan veya adaylığına son verilenler, bu Kanunun yürürlüğe  girdiği  tarihten  itibaren  bir  ay içinde, yeni bir yazılı sınava alınmaları talebiyle Akademiye başvurabilirler. Başvuru süresinin sona erdiği tarihten itibaren bir ay içinde ilgililer, Akademi tarafından Kanunun 28 inci maddesi uyarınca yapılacak yazılı sınava alınırlar.
VI– 5235 SAYILI ADLÎ YARGI İLK DERECE MAHKEMELERİ İLE BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YETKİLERİ HAKKINDA KANUNA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİK
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin beşinci fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
“Özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak daireler arasındaki iş dağılımı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmakla yükümlüdür. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca iş dağılımının yapıldığı tarih itibarıyla görülmekte olan davalarda daireler, iş bölümü gerekçesiyle dosyaları diğer bir daireye gönderemez.”
VII– 5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER
1) 5271 s.lı CMK’nın şüpheli veya sanıkla ilgili ‘arama’yı düzenlediği 116. maddesinde yer alan ‘ somut delillere dayalı kuvvetli ’ ibaresi, ‘ makul ’ şeklinde değiştirilmiştir.
      Bu düzenlemeyle, 21.02.2014 tarihinde yapılan ve insan hakları hukuku açısından müspet sayılabilecek bir düzenlemeden dönülerek, muğlak bir kavram olan ‘ makul şüphe ’ kavramı, muhalefet partilerinin, kanımızca haklı itirazlarına rağmen yeniden CMK’ya eklenmiştir.
2) CMK md.128/2/a bendinin 17 numaralı alt bendinde sayılı suçlar artırılarak, taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma işleminin uygulama alanı genişletilmiştir.
3) i) İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasını düzenleyen CMK md.135 hükmünün birinci fıkrasının ilk cümlesinden, ‘ tespit edilebilir ’ ibaresi çıkartılmıştır.
ii) Beşinci fıkradan sonra aşağıdaki fıkra eklenmiştir :
‘‘ Şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespiti, soruşturma aşamasında hâkim, kovuşturma aşamasında mahkeme kararına istinaden yapılır. Kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu ve tedbirin süresi belirtilir ’’.
Bu suretle, iletişimin tespitinde ağır ceza mahkemesi başkanlığı devre dışı bırakılarak soruşturma aşamasında hâkim kararı yeterli hale gelmektedir. Ancak dinlemelerde yine ağır ceza mahkemesi başkanlığı yetkili olacaktır.
iii) Yine iletişimin denetlenmesinde CMK’nın 135. maddesinin 8. fıkrasının 14 numaralı alt bendi değiştirilerek bir alt bent daha eklenerek devlet güvenliğine karşı suçlar (TCK 302 ila 308. maddeler) ve Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar (TCK 309 ve 316. maddeler) bu kapsama dahil edilmiştir.
4) Teknik araçlarla izlemeyi düzenleyen CMK’nın 140. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (11) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; bu alt bentten sonra gelmek üzere 12. bent eklenmiştir.
“11. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302),”
“12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316),”
Görüldüğü gibi,  teknik araçlarla izleme tedbirinin uygulanmasında da Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak ve Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar aynı suçlar ilave edilmekte ve  devlet düzeni ve refleksine yönelik her  türlü suçta söz konusu bu koruma tedbirlerinin uygulanmasının yolu açılmaktadır.
5) CMK’nın, müdafiin dosyayı inceleme yetkisini düzenleyen 153. maddesinde yapılan değişiklikle,  müdafiin, bazı suç tiplerine ilişkin olarak yürütülen soruşturmalarda, dosyayı inceleme ve örnek alma yetkisi kısıtlanmıştır.
Muhalefet şerhinde, bu düzenlemeye ilişkin çekinceler, AİHM kararlarıyla temellendirilerek şu ifadelerle dile getirilmiştir :
‘‘AİHM’e göre, silahların eşitliği ilkesinin en önemli gerekliliklerinden biri de,  ‘ soruşturma dosyasına erişme hakkıdır; savcılığın dosyadaki delil unsurlarına dayanarak görüş ve değerlendirmelerde bulunabilmesine rağmen, bu görüş ve değerlendirmeleri etkili bir şekilde
çürütebilmek için, savunma tarafının da söz konusu dosya içeriğine erişebilmesi gerekir”
(Svipsta/Letonya, par. 129).
Mahkeme, Türkiye aleyhine verdiği birçok kararda da “soruşturma dosyasına savunma tarafının erişememesinin, Sözleşmenin 5/4 hükmünü ihlal ettiğine” hükmetmiştir. Örneğin, A.D. ve Diğerleri/Türkiye (22 Temmuz 2014) kararında, AİHM, “özgürlükten yoksun bırakmaya dayanak oluşturan temel bilgi ve belgelere erişimin engellenmesinin, Sözleşmenin 5/4 hükmünü ihlal ettiğine” karar vermiştir (par. 121).
Yakın zamanda açıklanan diğer iki karar da, 8 Temmuz 2014 tarihli Ahmet Şık/Türkiye
ve Nedim Şener/Türkiye kararlarıdır. Mahkeme bu kararlarda da bu konudaki yerleşik içtihatını özetledikten sonra, atılı suçlar açısından temel öneme sahip delillerin soruşturma aşamasında başvuran ya da avukatına gösterilmemesi, tutukluluğu meşru kılan gerekçelere etkili bir şekilde itiraz etme imkânından başvuranları mahrum bırakmış olup, Sözleşmenin hem 6/1 hem de 5/4 hükmünü ihlal etmiştir (Ahmet Şık/Türkiye, par. 69-75; Nedim Şener/Türkiye, par. 80-86).
AİHM’in bu konuda Türkiye aleyhine benzer gerekçelerle ihlal kararı verdiği birçok karar
bulunup, diğer iki örnek de; Taşçı ve Demir/Türkiye, no. 23623/10, 3 Mayıs 2012 ile Erkan İnan/Türkiye, no. 13176/05,23 Şubat 2010, par.27-32 kararlarıdır.
Sonuç olarak, Sözleşmenin 6/1 ve 5/4 hükmü, soruşturma aşamasında da savunma tarafının
dosyaya erişim hakkını güvence altına almış olup, bu hak özellikle atılı suçlar açısından temel öneme sahip ve tutukluluğa dayanak oluşturan delil unsurları açısından mutlak niteliklidir ’’.
VIII– 5320 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUNA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİK
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 9- (1) 31/12/2019 tarihine kadar, asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.
        Maddeyle, Cumhuriyet savcılarının soruşturma işlemlerini daha etkin ve süratli bir şekilde yerine getirebilmelerini temin etmek amacıyla asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara, 1/9/2019 tarihine kadar katılmamaları hükme bağlanmaktadır. Ayrıca, katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşünün alınmaması ve Cumhuriyet savcısının asliye ceza mahkemesince verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurabilmesi öngörülmektedir.
6545 sayılı Kanunla, sulh ceza mahkemelerinin kapatılarak yargılama işlemlerinin asliye ceza
mahkemeleri tarafından yürütüleceğine ilişkin hüküm sonrasında artan asliye ceza mahkemesi
sayısının Cumhuriyet savcısı ihtiyacını artırması nedeniyle böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Öte yandan, bölge adliye mahkemelerinin yakın zamanda faaliyete geçirilmesi planlandığından, ortaya çıkacak Cumhuriyet savcısı ihtiyacının karşılanması da amaçlanmaktadır.
IX– 6087 SAYILI HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU KANUNUNA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun geçici 2. maddesinin birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6- (1) Hâkim ve savcı adaylığı dönemi sonunda yapılan yazılı sınavda başarılı olduğu hâlde Kurul tarafından  mesleğe  kabul  edilmeyenler,  bu  Kanunun  yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün içinde, mesleğe kabul edilmeleri talebiyle Kurulun ilgili dairesine başvurabilirler.
X– 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEYE  İLİŞKİN DEĞİŞİKLİK
27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelin 5 numaralı sırasına “Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkan Yardımcısı” ibaresinden sonra gelmek üzere “, Adalet Bakanlığı Bakanlık Yüksek Müşaviri” ibaresi eklenmiştir.

XI – MUHALEFET PARTİLERİNİN DİLE GETİRDİKLERİ İTİRAZLAR
1- Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler için mesleklerinde fiilen en az beş yıl çalışmış olma koşulunun kısaltılmaması gerekir. Zira beş yıl olarak uygulanan bu süre, avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenlerin temayüz edebilmeleri için daha uygundur.
2- Adalet hizmetinin temel unsurları olan hâkim ve savcılara, yaptıkları işin önemi ve yoğunluğu dikkate alındığında maaş artışına ilişkin olarak teklifle getirilen düzenleme olumlu olmakla birlikte kıdem ve derece esasının benimsenmemesi hakkaniyete aykırılık teşkil etmektedir. Kamu yönetiminin bugüne kadarki uygulamaları da göz önünde bulunduğunda bu uygulamalarla paralel düzenleme yapılması gerekir. Ayrıca emekli hâkim ve savcıların bu iyileştirmeden yararlandırılmaması ve yargı hizmetinin bir bütün olduğundan diğer bileşenlerin teklifte yer almaması düzenlemenin önemli eksikliklerinden biridir.
3- Yüksek yargıda gerçekleştirilen yargı yılı açılışları, yargı için bir nevi yasal bir onurlandırmadır. Uzun yıllar devam eden bu geleneğin, toplumsal bir ihtiyaca dayanmaksızın güncel bir takım sebeplere istinaden kaldırılması doğru değildir.
4- Komisyon müzakerelerinde ayrıca iletişimin tespiti ve dinlemeler konusundaki ceza muhakemesi normlarının temel hak ve özgürlükler (özellikle özel hayatın gizliliği ve haberleşmenin gizliliği) ile suçla mücadele arasındaki dengeyi esas almadığı, mahremiyet alanının korunmasız bırakıldığı, ivedi bir delil-ispat hukuku reformuna ihtiyaç olduğu dile getirilmiş ve dinleme kayıtları çözülüp hâkimin incelemesine sunulmadıkça dinleme-uzatma kararlarının verilemeyeceği, verilse bile bu şekilde elde edilen bulguların hukuka aykırı olacağı dolayısıyla delil işlevi görmeyeceği vurgulanmıştır (Anayasa md. 19-22; 38/6, 141, CMK. md. 34, 135 ve diğerleri).
5- TBMM’ye son yıllarda yargı paketi adı altında sunulan tasarı ve tekliflerin içeriğinde yargı
mevzuatına yönelik gerekliliğin dışında konjonktürel olguyu esas alan değişiklikler göze
çarpmaktadır. Çoğu zaman kişiye veya iktidara yakın olanlara özgü özel düzenlemelerin, araya serpiştirildiği teklif ve tasarılar reform paketleri olarak sunulmakta, o düzenlemedeki asıl amaç gizlenmeye çalışılmaktadır. Öte yandan kimi zaman da yasal düzenlemeler birkaç aylığına değiştirilip, kişisel yarar amacı gerçekleştiğinde ise eski haline getirilmektedir.
Ülkemiz geçmişte; döneme, ideolojik bakış açısına veya toplumsal değişime yönelik yasa
değişiklikleri görmüş ise de, bu teklif gibi örnekler göz önüne alındığında artık doğrudan kişiye özel ve aylık-haftalık değişikliklere tanık olunmaktadır.
Bu olgu hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan ve yargı yanında parlamentoya da güveni giderek ortadan kaldıran sonuçlar yaratmaktadır.
6- Yasa tasarı ve teklifleri; Adalet komisyonunda konunun uzmanları, Üniversite hocaları dahi olmadan sadece Hükümet Bürokratları ile görüşülmüş gibi yapılmaktadır.
7- Arama kararlarının verilmesinde insan haklarının güçlendirilmesi iddiası ile yapılan bir
değişiklikten geri dönülmekte ve mevcut düzenlemeye göre daha zayıf bir koruma sağlayan bir düzenleme kabul edilmektedir.
Aydemir/Türkiye (no.17811/04 24 Mayıs 2011) başvurusunda AİHM başvuranın evinin böyle
bir tedbirin uygulanmasını gerektirecek somut bir delil olmaksızın, muğlak ifadeler içeren ve hâkim yokluğunda verilen bir arama kararı ile aranmasını Sözleşmenin 8. maddesinin ihlâli olarak değerlendirmiştir. Arama kararının arama tedbirinin uygulanmasını gerektiren çerçeve kapsamında uygulanıp uygulanmadığını denetleyebilecek açıklıkta olması gerektiği ifade edilmiştir.

KULLANILAN KISALTMALAR
s          : Sayı
KHK  : Kanun Hükmünde Kararname
CMK  : Ceza Muhakemesi Kanunu
AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
md         : madde